(5.10.1936 – 28.5.2014)
Gözyaşı kanalı tıkanıklığı
Gözlerimiz, gözyaşı bezlerinin ürettiği sıvı tarafından sürekli olarak nemlendirilir. Gözyaşı Lakrimal Kanallardan geçerek geniz boşluğuna akar. Bazen bu kanallar daralmış ya da tıkanmış olabilir. Gözyaşı bu durumda dışarı akarak rahatsızlığa neden olur.
İlk önce dışarıdan bu bölgeye uygulanacak özel bir masaj (bunu ancak doktorunuzdan öğrenebilirsiniz) faydalı olabilir. Küçük çocuklarda öncelikli tedavi olarak tercih edilmelidir.
Sonuç alınmadığı durumda genize açılan bu kanalları eski haline kavuşturmak için “dakryosistorhinostomi” uygulanır. Bu küçük müdahele göz doktorunuzun seçeceği üç yöntemden size en uygun biriyle yapılır:
– Laserli dakryosistorhinostomi : hızlı ancak cerrahiden daha az başarılı bir yöntemdir.
– Cerrahi dakryosistorhinostomi : birincisinden daha uzundur ancak başarı oranı yüksektir. (90% üzeri başarı).
– Endonasal cerrahiyle dakryosistorhinostomi : genizden erişimle yapılır ancak her vakaya uygun değildir.
Multiple Sclerose MS ve Göz
Multiple Sclerosis’te sinirleri çevreleyen myelin kılıflarında erime, eksilme ve kesiklikler oluşur. Bunun sonucunda sinir sisteminin kas ve duyularla ilgili iletişimi bozulur. Göz de ilk ve en çok etkilenen organların başında gelir.
Tek taraflı vizyon kayıplı 20-50 yaş arasındaki hastalar geçmişte veya şimdilerde MS’in delillerine sahip olabilirler. Geçmişte, dengesizlik, ekstremitelerde karıncalanma, uyuşma tarzında parestezik his kusurları, çift görme ve bir gözde bulanık-sisli görme epizotlarının varlığı klinisyene daima MS’i düşündürmelidir. Bunun yanında internükleer oftalmoparezi-plejiler, yürüme ataksisi, ekseriya kollar ile takip edilebilen hızlı alternan hareketlerin inkoordinasyonu bulunabilir. Monosemptomatik optik nöropatiden sonra kesin MS geliştirme şansı %1-85 arasında değişir. 2 yıl sonra MS gelişmesine rağmen İngiltere ve İskandinav ülkelerinde göz uzmanları tarafından yapılan çalışmalarda, hastaların kesin MS gelişmesi insidansı 7 yıl sonra %20-28 idi. Kadınlar için risk erkeklerden 2 veya 3 misli fazladır. Optik nöropatinin rekürran epizotları MS için riski arttırır. Bir araştırmada risk, multipl ataklardan sonra 4 defa artmıştır. Compsoston ve ark. BT 101 histokompatibilite antijenine sahip optik nöropatili hastalarda MS gelişmesnin 4 misli daha fazla olduğunu bulmuşlardır ki bu da genetik bir eğilimi telkin etmektedir.
Tedavi:
İster hafif ister şiddetli seyirli olsun optik nöropati (optik nöritis) ortaya çıktığında, MR’da MS lehine olan hiperintens multipl odakların çoğunlukla sabit kalmasına rağmen bugün için megadoz (pulse) steroid tedavi (görme kaybının derecesine göre günde 250 mg x 4 (1 gr.) intravenöz, 5-7-11 günlük tedavi) uygulanır. Kesinlikle megadoz (pulse) steroid tedavisinden sonra ağızdan steroid (kortizon) verilmez. Çünkü ağızdan verilen kortizon tedavisinden sonra MS atakları (nüksler) daha sık olmaktadır. Pulse steroid tedavisine rağmen inat eden olgularda veya sık atak geçirenlerde ve şiddetli MS bulguları olan hastalara MS ile uğraşan nöroloji uzmanlarının kontrolü altında İnterferon tedavisine başlanabilir. Ancak unutmayın ki bu yazı sadece size ön bilgiler vermek için kaleme alınmıştır. Sizinle ilginenen nöroloji uzmanı durumunuza en uygun tedaviyi uygulayacak kişidir.
Glokom (Göz içi tansiyon)
Çok önemli bir göz rahatsızlığıdır. Göz küresinin içinde bir basınç mevcuttur. Bunu sağlayan ve dengeleyen bir sıvı giriş-çıkış sistemi vardır. Bu tansiyon genellikle 21 mmHg’nin altındadır. Göz içi tansiyonun bu değerin üzerinde seyretmesi genellikle Glokom tablosuna götürür.
Glokom göz küresinin iç basıncının sürekli artmasına dayanır ve iki tipi vardır:
– Akut Glokom, genellikle önceden varolan ve farkedilmemiş bir anatomik anormalliğe bağlıdır. Örneğin iris-kornea arası kapanması ile göz içi sıvının dışarı atılması imkansızlaşır ve göze sıvı girişi devam ettiğinden birkaç saat içinde dayanılmaz ağrı ve ardından görme kaybı oluşabilir. Bu durum “acil” tedavi gerektirir. Önce ilaç ardından da lazer ya da geleneksel cerrahi müdahale (iridektomi) uygulanır. Temeldeki anormalllik simetrik olabileceğinden her iki göze de müdahale gerekebilir.
– Yavaş seyreden Glokom. Buna “Kronik Basit Glokom” da denilir. Seyri çok yavaştır ve genellikle gözden kaçar. Gelişmiş ülkeler de şeker hastalığından sonra ikinci körlük nedenidir. Bu tipte göz içi sıvının tahliye yolu açıktır ancak “filtreleme” kalitesi bozuktur. Sonuç olarak göz içi basınç artarak bu “engeli” zorlar. Bunu yaparken de görme sinirinden geri dönüşü olmayan tahribata yol açabilir. Görme siniri kökünde ve görme alanında değişimlerle birlikte adım adım görme kaybı söz konusudur.
– Yumuşak Glokom (Normotensif Glokom). Çoğunlukla 50 yaş üzerindeki ve sıklıkla sistemik damar hastalıkları olan kişilerde göz tansiyonu normal ya da normalden düşük olduğu halde aynen Yavaş Seyreden (Kronik) Glokom’da olduğu gibi görme siniri, görme alanı değişiklikleri ortaya çıkar. Tedavide prensip, hastadaki vasküler yetersizlik doğuran sistemik hastalıklarla (arteryel hipertansiyon, ateroskileroz, diyabet gibi) mücadele yanında Kronik Basit Glokomdaki gibi antiglokomatöz ilaçların kullanılmasıdır. Bundan dolayı 50 yaş üzerindeki kişilerde oküler tansiyonun daima yüksek olması beklenmemelidir. Normal veya normalden düşük tansiyonlarda da aynı glokom hasarları ortaya çıkabilmektedir.

Modern tonometre
Göz tansiyonu nasıl ölçülür?
Bunun için göz doktorları Tonometre adı verilen hava üfürmeli bir araç kullanırlar. Bu alet göze hava püskürtür ve korneadaki şekil değişikliğini (çökme) ölçerek, bu değere denk düşen göz tansiyonunu bize bildirir. Bu tip hava üfürmeli aletlerde kornea ne kadar kalınsa tansiyon o kadar yüksek, ne kadar ince ise o kadar düşük çıkabilmektedir. Bundan dolayı kornea kalınlığını Pakimetre denilen aletlerle ölçmek yanlış tanıları önlemek için tek çaredir. Pakimetre uygulanmayan durumlarda bulunan değerler bazen hem hekime hem hastaya yanlış tanı koydurmakta ve yıllarca nedensiz olarak ilaç kullanmaya yol açmaktadır.
Yüksek göz tansiyonu ve tedavisi:
Glokom tablosunda göz tansiyonu sürekli yüksek seyreder. İlk görme kaybı görme alanının iç (burun) tarafında görülür. Göz hastalıkları uzmanı tarafından göz tansiyonunun ve görme alanının düzenli ölçümleri Glokomun erken teşhisini ve tedavisinin bir an önce gerçekleşmesini sağlar. İlk adımda göz doktorunun uyguladığı ilaç tedavisi ardından cerrahi müdahale ile tedavisi yapılır.
İdeal gözlük seçimi
Son yıllardaki teknik gelişmeler malzeme, cam kalınlığı ve kaplama yöntemleri üzerinde etkili olmuştur. (Camın seçimi optisyenin uzmanlık alanına girer)
Gözlük edinmeden önce iyi bir muayenede göz bozukluğunuz tespit edilir. Gözün ön kısmında ya da görme sinirinde “optik mekanizma” dışı bir sorun yoksa gözlük kullanımı şikayetlerin giderilmesinde uygun çözüm olabilir.
İkinci olarak göz bebeklerinizin arasındaki uzaklık (size özeldir) belirlenir. Bu bilgi camların üretilmesinde ve montajda çok önemlidir. Aksi durumda baş dönmesi ve başağrısı gibi şikayetler ortaya çıkar ve gözlükleri kullanamazsınız.
Bir diğer önemli kriter de sizin davranışlarınız ve günlük yaşam ihtiyaçlarınızdır. Gözlerinizi dinlendirmek için füme ya da kolormatik cam kullanımı, uzak ve yakın görmede tek gözlük için “bifokal” ya da “progresif” cam kullanımı göz doktorunuzun tavsiyesine uyulmasını gerektirir.
Gözlüklerinizin camları, “gerçek cam” ya da “organik cam” olabilir. Organik cam daha hafiftir.
Göz doktorunuz sizi kontrole çağırarak optisyenden (gözlükçü) aldığınız gözlüklerin doğruluğunu ve şikayetlerinizin bitip bitmediğini kontrol eder.
Çerçeve seçiminde estetik ve kozmetik kriterler de işe karışırlar. Yüz şeklinize en uygun, sizi rahat ettirecek hafiflikte ve sağlam bir gözlük seçiminde göz doktorunuzun tavsiye ettiği bir optisyen size yardımcı olacaktır.
Katarakt
Katarakt göz billurunun (kristalin) geçirgenliğini yitirmesine (buzlu cam gibi opaklaşma) dayalı, yavaş ve aşamalı seyreden görme azalmasıdır.
Hasta ilk aşamalarda ışıktan rahatsız olur (fotofobi). En çok da güneş ışığının yansımaları ve gece farlar gözün sulanmasına neden olur. Yavaş yavaş görme azalması kendini farkettirir ve günlük davranışlarda aksamalar meydana çıkar. Bu durumda cerrahi müdahale gerekir.
Birçok tipi vardır:
– Yaşlılık katarakı: Bedenimizle birlikte göz billuru (kristalin) da yaşlanarak opaklaşır.
– Doğuştan katarakt: Aile hikayesinde yeri vardır ve genetik olarak aktarılmış olabilir. Kristalinin durumuna bağlı olarak çocuklukta erken teşhisi ve gecikmeden tedavisi önemlidir.
– Travma (yaralanma/darbe) kataraktı: hızlı seyreder.
– Sekonder (ikincil) katarakt: başka bir göz rahatsızlığına bağlı gelişir (eski bir uveitis, retina dekolmanı ya da ihmal edilmiş şeker hastalığı)
Tedavi:
Göz doktorunuzun karar vereceği cerrahi müdahale tek geçerli tedavidir. Kristalin geçirgen proteinler içeren bir çekirdeğe sahiptir. Bu çekirden yine geçirgen bir kılıf (kapsül) içinde bulunur. Operasyonda bu çekirdek geleneksel yoldan ve parçalanmadan, ya da fako-emülsifikasyonla parçalanarak çıkartılır. (Fako-emülsifikasyon: göz içine titreşen ultrason sondalı bir emici/aspiratör sokulur) Bu ikinci teknikte sadece küçük bir kesik uygulanır. Kristalin çekirdeğinin yerine bir mercek konularak görme en ideal haline getirilir. Bu operasyonda ileri miyopi ve hipermetropi durumları da giderilmiş olur. Çeşitli nedenlerle bu iç lens yerleştirilemiyorsa hasta kontakt lens ya da gözlük kullanacaktır. Çünkü iç merceğin yokluğu çok güçlü bir hipermetropiye neden olur.
Bu operasyonda sadece lokal anestezi uygulanır. Tüm işlem 20-25 dakika sürmektedir ve hasta göz uzmanının vereceği kararla aynı akşam ya da ertesi gün evine dönebilir.
Operasyon sonrası dikkat edilecekler:
Katarakt ameliyatlı hasta gözü etkileyecek sert hareketlerden kaçınmalıdır. %1 ilâ 5 durumda göz kaşınması, kanlanma, hijyen eksikliği durumunda da enfeksiyon görülebilir. Bunların oluşmaması için doktorunuzun tavsiyelerine uyun; oluştukları durumda da yine göz doktorunuza başvurmakta gecikmeyin.
Uveitis (İridosiklit ya da İritis)
Bu rahatsızlıkta gözün hem ön kısmının (iris ve çevresi) hem de arka kısmının (retina) enflamasyonu söz konusudur. Aynı şikayetler pek çok farklı klinik tabloya bağlı olabilir. Ön üveitte rahatsızlık, gözde yanma, ağrı ve kızarmayla kendini belli eder. Bu şikayetler göz hareketlerinde ve dıştan uygulanan basınçta artar. Hastada görme azalması beklenir. Semptomlar çok benzese de, bu durumu basit bit konjonktivitle karıştırmamak gerekir. Uveitis’te tedavi gerçekleşmemişse ağır göz içi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir ve görmeyi tamamen yok edebilir (ikincil glokom, synechiae). Orta ve arka üveitte (vitritis ve retinitis) ise subjektif şikayet, lezyon sadece görme merkezini tutarsa, hastanın görmesindeki azalmadır.
Tedavi:
– Göz doktoru tarafından, öncelikle şikayetlerin ortadan kalkmasını sağlayacak ve yenilerinin oluşmasına engel olacak semptomatik tedavi uygulanır.
– Ardından rahatsızlığın gerçek nedeni bulunmalıdır. Hastanın birkaç gün müşahadesi gerekebilir. Bunun kökeninde örneğin bir diş rahatsızlığından ender görülen başka hastalıklara kadar pek çok etken yatabilir.
Makula Dejenerasyonu (MD)
50 yaş ve üzerinde görülen aşamalı ve geri dönüşsüz bir merkezi görme kaybıdır. Görme alanı muayenesinde merkezi görmenin ortadan kalktığı tespit edilir (sentral skotom). Hasta eline verilen yazının orta kısmını göremez.
Genetik olarak aktarılan rahatsızlık, ortalama yaşam süresinin uzamasıyla daha çok vakada ortaya çıkmaktadır. Makula’nın, yani retinanın sabit cisimleri algılamada uzmanlaşmış olan merkezi bölgesinin hücrelerindeki bir bozulmayla başlar ve az ya da çok görme kaybı farkedilir. Zamanla bu bozulma yayılır ve kör bölge ortaya çıkar (skotom). Yakın görme, özellikle de okuma imkansızlaşır.
Teşhise götüren yol göz dibinin muayenesinden geçer. Lezyonun durumu ise Floreseinli Anjiyografisi ve O.C.T.3 tomografisiyle ortaya konulur ve tedavide izlenecek yol belirlenir. Aynı zamanda diğer gözde de ortaya çıkabilecek bir dejenerasyonun erken teşhisine çalışılır.
Karşımıza iki türlü MD çıkabilir:
– “Kuru tip” Makula Dejenerasyonu. Bunda maküler bölgede hiçbir zaman retina altı kanama ortaya çıkmaz.
– Yeni damarlanmayla seyreden “ıslak tip” M.D. Bu durumda anjiyografi retina altında oluşan damarların durumunu ortaya koyar. Bunlar narin yapılıdırlar ve kolaylıkla göz kanamalarına neden olarak görmeyi şiddetle azaltırlar. Göz doktoru, bu damarların argon lazerle veya intravitreal ilaç enjeksiyonlarıyla tedavisine karar verir.
Not: Bir başka makula dejenerasyonu da Stargardt Hastalığı olup her iki cinsiyetten 6-15 yaştan bireyleri etkilemektedir.
Diyabet ve Göz (şeker hastalığı)
Diyabet (şeker hastalığı) retinada hasara yol açar. Bunlara “diyabetk retinopati” diyoruz. Diyabete bağlı bu vahim komplikasyonda yavaş seyreden bir görme kaybı söz konusudur. Bu görme kaybı genellikle diyabetin başlangıcından birkaç sene sonra ortaya çıkar. Bu retina hasarının derecesi diyabetin ilerleme derecesiyle başabaş olmayabilir.
Şekere bağlı retina hasarına (lezyonlar)özellikle retinanın kılcal damarlarında rastlanır. Bu damarlardaki hasarlanma göz dibi muayenesi sırasında gözle görülecek derecededir. Damar çeperi genleşmiştir (mikroanevrizma), kanamalara yol açan çatlama ve delinmeler (mikrorüptür), retina ödemlerine yol açan anormal damar geçirgenliği sıkça görülen sonuçlardandır.
Bu hasarların tümünü ortaya çıkarmayı sağlayan tetkik göz doktorunuzun muayenehane ortamında uygulayacağı fluorosein anjiyografisidir. Bu yolla çekilen resimler tıkanan damarları ve kanla beslenemeyen retina bölgelerini apaçık gösterir. Yeni damarlanmalar da görülmüş olur.
Bu retina hasarları en başlarda gizlice ilerler. Bunun sinsi ilerlemenin nedeni şeker hastalığının retinanın merkezini değil çevresini öncelikle etkilemesidir. Işığa hassas bölge olan makula etkilendiğinde görme zayıflar, ancak hastalık bir süredir oldukça ilerlemiştir. Bu nedenle yıllık rutin göz dibi kontrollerinin önemi ne kadar vurgulansa azdır.
Diyabetik retinopatinin tedavisinde dengeli bir beslenme rejimi izlenmelidir. Tedavi hastanın sürekli izlenmesini gerektirir. İlerleme derecesine göre göz doktoru retina lezyonlarının ışınla yakılarak (fotokoagülasyon) tedavisine karar verebilir.
Nöro oftalmoloji nedir? (Neuro-Ophthalmology)

Göz ve beyin birlikte görürler
Görme olayı, optik bir düzenek olan göz ve onun ardındaki beyinde bulunan görme merkezinin ortak çalışmasının bir sonucudur. Bu iki merkezi birbirine bağlayan bir görme siniri vardır. Gözün arkasındaki görme siniri ve beyindeki görme merkezinin hastalıkları nöro-oftalmolojinin ilgi alanına girer. Bu uzmanlık alanını dilimize “Göz ve Sinir Hastalıkları Uzmanlığı” olarak çeviriyoruz.
Görmeyi engelleyen ya da farklı şikayetlere neden olan olayların nedeni gözün ön (optik) bölümlerinde bulunamıyorsa bir nöro-oftalmoloji uzmanının devreye girmesinde yarar vardır. Başağrısı, ışık çakması, görme kaybı gibi şikayetler gözlük kullanımı vs. ile çözülemeyebilir. Ayrıca gözün davranış ve hareketlerinde de sinirsel rahatsızlıklar bulunabilir.
Görme siniri gözle beyin arasında bir yol kateder. Bu yol üzerinde gelişen periferik tümörler sinire baskı yapabilir. Beyindeki görme merkezinde travma vs. sonrası hasar oluşabilir. Bunların tespiti hayatidir ve zaman kaybedilmemelidir.
Nöro-oftalmoloji geniş bir alan olup rahatsızlıklar ve nedenleri gibi tedavi yöntemleri de çeşitlilik arzeder. Ancak MR çekimine ve bunu izleyen aşamada Nöroşirürji yöntemlerine sıklıkla başvurulur.
Baş ağrısı ve Göz / Astenopi
İnsanın var olduğu tarihten beri süregelmekte olan baş ağrısı medikal şikâyetler içinde en sık rastlanılanı olup nüfusun %80’den fazlasını etkilemektedir. Baş ağrılarının sebeplerinden biride gözle ilgili sorunlardır. Baş ağrısından şikâyet eden hastalar genellikle başka bir hekim tarafından göz hekimine yönlendirilirler. Göz hastalıkları nedeniyle oluşan baş ağrısını tedavi eden, göz ve sinir sisteminin ortak hastalıkları ile ilgilenen bilim dalı Nöro-oftalmoloji’dir.
Astenopi Nedir?
Astenopi =Asthenia+opi (sight=görüş) =Görüş zayıflığı (yorgunluğu)
- Düzeltilmiş refraksiyon kusurları
- Yanlış gözlük kullanımı
- Uygun olmayan yeni gözlükler
- Ekstraoküler adalelerdeki imbalans
- Konverjans zayıflığı,yetersizliği,yorgunluğu
- Gözlerin uzun süre aşırı bir şekilde kullanılması
- Metabolik bozukluklar
- Retina ve yüksek görsel merkezlerin yorgunluğu
Büyük dereceli refraktif hatalarda, görsel yetersizlik en temel belirtidir. Küçük dereceli hatalarda hastanın bu küçük dereceli görsel yetersizliği düzeltebilmek için sarf edeceği efordan dolayı baş ağrısı meydana gelebilir.
Birçok hipermetropta ortaya çıkan aşırı akomodasyon ve 40 yaş üstü yakın problemi yaşayan kişilerde, akomodasyonu stimüle edebilmek için çabalanan efor ve akomodasyon/konverjans beraberliğindeki dengesizlik, iki göz arasındaki refraksion farklılığı, binoküler görme bozuklukları hastalarda dayanılmaz baş ağrılarının nedeni olabilir.
Oküler adalelerde sarf edilen çaba ile oluşan mekaniksel efor, gözlerde oküler gerginliğe yol açar. Bu hastalardaki ağrı tipi oyuluyormuş, çekiliyormuş gibidir.
Enflamasyonla birlikte olmayan baş ve göz ağrısı genellikle astenopiye bağlıdır. Bu ağrı bazen akut ve şiddetli olarak gözün derinliklerinde hissedilir, bazen de genel baş ağrısı şeklinde oluşabilir. Buna, kapaklar ve konjunktivanın konjessionu, sulanma, akınt, kaşıntı, ışık hassasiyeti, irritabilite hali eşlik edebilir.
Astenopi sıklıkla, latent vertikal deviasyonu manifest hale geçen hastalarda da görülebilir. Bu durumun nedenleri:
- İdiopatik
- Üst oblik felci
- Konverjans yetersizliği olan, normal verjans amplitütlü kişilerde, günün birinde şiddetli bir sistemik hastalık sonucu ortaya çıkabilir.
Baş ve göz ağrısı da organlara bağlı diğer ağrılar gibidir. Nasıl ki kalp rahatsızlıkları sonucu ortaya çıkan adale ağrıları,omuz,boyun, kol ve el parmaklarına yayılırsa,üst servikal sinirler ve trigeminal sinirlerin bulbo-spinal köklerini takdim eden somatik out-flow,süperiorservikal ganglion ile konnekte eden servikal segmentlere ait sahalardadır (silier ağrı).5’inci sinirin erken metamerik dizilimi hatırlanırsa,oftalmik divizionun kaudal yerleşimi dolayısıyla silier ağrı primer olarak frontal ve oksipital dağılımdadır.
Tedavi için Astenopiyi oluşturan faktörlerin tespiti şarttır. Daha sonrasında bu faktörleri ortadan kaldırmaya çalışılmalıdır. Hatalı kullanılan gözlüklerin doğru göz numaraları ile tekrar kullanılması bazı durumlarda ortoptik tedavi, nadiren nörooftalmoloji (göz ve beyin hastalıkları) uzmanı kararıyla cerrahi girişim gerektirir.
Okula giden çocuklarda göz sağlığı (Pediatrik Oftalmoloji)
Çocuğunuz sık sık gözlerini kırpıştırıyorsa, okuldan başı ağrıyarak dönüyorsa ya da okurken çabuk yoruluyorsa, belki de bu durum iyi görememesinden kaynaklanıyordur. Belki de bir göz hastalıkları uzmanına görünmesinin zamanı gelmiştir.
Arayıl tatiline girdiğimiz dönemler çocuklarımızla ilgilenme fırsatı oluyor. Çocuğun geri kaldığı derslere yetişmesi, çok çalıştıysa tatil yaparak dinlenmesi ya da ihmal edilmiş sağlık sorunları ile ilgilenmeniz için bu tatiller çok yararlı oluyor. Göz sağlığı da bunların en önemlilerinden.
Çocuk sınıfta dersleri duyuları yardımıyla izler ve iletişim kurar. Eğitmenin mesajları daha çok görsel-işitsel yollarla beyine ulaşır. Bu duyularda bir sorun varsa çocuk konuyu izleyemediği gibi, çaba göstererek yorulur ve bu da psişik (ruhsal) durumuna yansır. Bu sorunların bütün aileyi olumsuz etkileyeceği apaçıktır. Genellikle aileler sorunu çocuğun ilgisizliğinde, aklının başka yerde oluşunda ya da tembelliğinde görür. Oysa artık iyi biliyoruz ki çocuk “dersten kaytarma” planı kurmaz. Bu “uzaklaşma” daha çok dersi izlemede bir zorluk varsa ortaya çıkar. Ebeveyn ya da eğitmensek okul çocuklarındaki görme sorunlarını nasıl ortaya çıkarabileceğimize bir bakalım:
Çocuğunuz uzak ya da yakın mesafede net görme sorunu yaşıyorsa bunu yazdığı yazıya ya da baktığı televizyona çok yaklaşarak belli eder. Yoksa sanılanın aksine televizyon miyopi ya da hipermetropi anlamında göz bozmayıp varolan göz bozukluğunu ortaya çıkarır. Sınıfta bu “izleme mesafesi” büyüyeceğinden çocuğun tahtaya yaklaşma isteği ortaya çıkar. Yazıları okumak için yerinden kalkarak tahtaya doğru ilerler ve yine sırasına dönerek okuduğu satırı not alır. Bu durum sık sık tekrarlanır. ,
Her altı çocuktan birinde doğuştan görme bozukluğu ya da yatkınlığı vardır. Bu demek oluyor ki, 30 öğrencilik bir sınıfta yaklaşık 5 çocukta görme sorunu vardır. Eğitmen sene başında bunları belirlemeye çalışmalıdır. Beklenen sorumlu davranış bu çocukları sadece ön sıralara oturtmak değil, ailelere bilgi vermek olmalıdır. Çünkü sınıflar (daha büyük ölçülere sahip olduklarından) evde ortaya çıkmayan şeylerin ortaya çıkabildiği özel ortamlardır. Zamanında tespit edilen görme sorunları %100 düzeltilebilmektedir.
Görünürdeki sorunlar:
Anne ve baba olarak bizzat gözlük takıyor musunuz? Yanıtınız Evet ise çocuğunuzu görme sorunları açısından izlemeniz doğru olur. Birçok sağlık sorunu ırsidir. Erken doğan bebeklerde de görme bozuklukları görülebilir.
- Gözler kimi zaman şaşılaşıyor mu? Gözlerde kayma var mı?
- İyi göremediğini söylüyor, gözlerini ovuşturuyor ya da fazla kırpıyor mu?
- Okuldan yorgun dönüyor, başı ağrıyor ya da baş dönmesi yaşıyor mu?
- Uzun süre okuyamıyor, satırını kaybediyor, aynı kelimeyi birden çok kez okuyor mu?
- Eğitmen harfleri karıştırdığını, okuduklarını aklında tutamadığını söylüyor mu?
Bunlardan biri dahi ortaya çıkmışsa, çocuğunuzu bir göz doktoruna gitme zamanı gelmiştir.
Çocuklarda göz muayenesi:
Oturmuş eğitim sistemlerinde okul doktoru ilkokulun ilk senesinin başında çocukları göz muayenesinden geçirir. Biz de ne yazık ki olsa olsa revir ve danışmanlık hizmetleri sağlanabilmektedir. Siz yine de şüphe besliyorsanız, ufaklığı bir göz doktoruna götürme inisiyatifi alabilirsiniz. Pediatrik oftalmoloji konusunda uzman bir doktora gitmek en iyisi olacaktır. Çünkü bu uzman çocukla nasıl iletişim kurulacağını daha iyi bilir ve buna uygun ekipmana sahiptir. Bu muayene sırasında göz doktoru şunları yapar:
- Çocuğun uzak ve yakın görme kusurlarını ölçer. Bunu yaparken de, okul öncesi çocuklarda resimleri, 6 yaşından itibaren de harfleri kullanır.
- Gözler arasındaki uyumunu, göz küresinin hareketliliğini ölçer (oküler motilite). Yani bir “ortoptik bilanço” çıkarır. Bu sayede bir göz tembelliğini, şaşılığı ya da renkli görme sorununu erken safhalarda teşhis eder.
Konjonktivit
Konjonktivit, konjonktivanın bir virüs, bakteri bulaşması, alerji ya da başka bir tahriş sonucu enflamasyonu olarak tanımlanan bir göz hastalığıdır. Göz iltihaplandığından buna “Konjonktiva İltihabı” da denilir. Konjonktiva göz kapağının iç kısmının göz boşluğunda da devam eden dokusudur.
Konjonktivit çok bulaşıcı bir göz hastalığı olabilir!
Şu semptomlar gözlemlenir:
- Kızarıklık
- Kaşınma
- YanmaRenkli iltihap akıntısı
Viral ya da Bakteryel Konjonktivit
Hasta genellikle acı ve ağrı, göz yorgunluğu, göze toz kaçmış hissi gibi şikayetlere sahiptir.
Gözün steril kompres ve serum fizyolojikle itinalı temizliği genellikle viral enfeksiyonun birkaç günde iyileşmesini sağlar. Göz doktorunuz bununla birlikte antibiyotik bir damla da verebilir.
Viral ya da bakteri kökenli konjonktivit çok bulaşıcı olabilmektedir. Hastanın gözyaşıyla her türlü temastan kaçınılmalı, aynı mendil ya da benzeri cisimler paylaşılmamalıdır. Temaslardan sonra eller mutlaka yıkanmalıdır.
Alerjik Konjonktivit
Bu tip konjonktivitin kökeninde polenler (saman nezlesiyle birlikte seyreder), bazı kozmetik ürün ve damlalar, toz bulunabilir. Bulaşıcı değildir. Gözün serum fizyolojikle düzenli temizliği ve bir antihistaminik kullanımı ile (uygun ilaç için göz doktorunuzla görüşün) iyileşecektir.
Bebeklerde ve küçük çocuklarda tekrarlanan Konjonktivit
Emzirilen bebeklerde ve küçük çocuklarda konjonktivit tabloları belli aralıklarla tekrarlanabilir. Bunun en başlıca nedeni ceninde Hassner zarı ile kapalı olan ve doğumdan sonra giderek açılan göz yaşı kanalının açılamamasıdır. Bu kapanma Hessner zarının direncine bağlıdır. Klinik olarak bu gözyaşı kanalının tıkalılığı, doğumdan itibaren 8 ila 15 gün içinde, tek ya da çift taraflı ve ifrazatlı bir göz sulanması ile belirir. Uyuyan bebeğin kirpiklerinde yapışma görülür. 4 aydan küçüklerde serum fizyolojikle yıkama yeterlidir. Çay pansumanı kullanmayınız. Dikkatsizlikle enfeksiyona yol açabilirsiniz. Doktorunuz bu kanalın daha kolay açılması için bebeğin durumuna göre özel bir masaj önerecektir. Doktorunuz bu tabloya herhangi bir bulaşma eklenip eklenmediğini kontrol edecek ve gerekirse antibiyotik damla verecektir.
Bu tekrarlanan tablo bebeklerin %96sında bir yaşından önce son bulacaktır. Bir yaşından sonra kendiliğinden iyileşme çok enderdir ve tıbbi bir müdahale gerekli hale gelir (kanalın sonda ile açılması).